26 Kasım 2012 Pazartesi

Yorgunum

Sanki yazmak için yeni yeni adreslere ihtiyacım varmış gibi hissediyorum.Hani ümitsiz,garip,fukara hissettiğim günlerde gireceğim bambaşka bi bloğum olsun orda ağlaya ağlaya sümüklerimi çeke çeke 4-5 satır karalayayım.Yolda paramın 3te 2sini kırmızı kaleme,kalanının 4te 3ünü de kelek karpuza yatırdığım günler bambaşka bir sayfada borçlarımı harçlarımı döktüreyim bembeyaz ekranlara.Her konudan muzdarip,her durumdan yaralıyım.

Sabahları kalktığımda ilk söylediğim kelime ''İSTEMİYORUM'' olmamalı.Henüz neyi neden istemediğimi bile bilmezken...Daha yüzümü yıkamadan çiş yaparken göz açtırmayan çapaklarım çimento olmamalı gözlerime.Yorgunum...Biliyorum ve hissediyorum.Sanki sırtımda kiremitler kırmışlar,ve kafamın içinde logomatif trenler geçiyo arka arkaya.Dostlarıma kırılıyorum,anneme kırılıyorum,patronuma küsüm ve her sabah bindiğim vapurun kaptanına alınganım.Her durumda önce kendimi suçlamaya başlıyorum ''Evet Kezban senin kulağın kepçe diye otobüsü kaçırdın bak mutlu musun?'' diyorum.Sigaraya tekrar başladım.Ve tütüyorum.Ağzımdan boncuk boncuk dumanlar çıkarken gerginliğimin sise dönüştüğünü görüyorum sadece.Oooo evet önüm kapalı ilerleyebilirim.Herkesin dinlemesini istiyorum.Herkese ahkamlar keseyim,dırdırdır hiç susmayayım.Sonra sessizlik olsun bi bakmışsın kimse yok.Hani bi pokemon vardı ya şarkı söyleyip milletin uyumasına sebep olurdu.Evet o benim.

Reddettiklerime ''naber?'' diye mesaj atıyorum,sonra biraz ilgi gösterdiklerinde hoooop''Sen kimsin be adam?'' triplerine koşuyorum.İğrencim.Ama içten biriyim,samimiyetimin göstergesi yüzümün aldığı şekiller.Cidden orgazm olurken nasıl gözüküyorum? Komik? Canı yanan? Ruhsuz? Ateşli? Ne önemi var ki sadece 10 saniye sürüyor veya sürmüyor...Sonunda uyuyorum.Uyurken başımı yastığa koyduğum kişiye bakıyorum.''Kim lan bu?'' diyorum.Nerden tanıştım neden tanıştım?Sonra neler hissetmem gerektiğini düşünüyorum.BİNGO!Mutlu olmalıyım..

Çarşambaları sevmiyorum.Başlangıç ve bitişin tam ortasında diye.Yarısı gitmiş yarısı kalmış fifti fifti meselelere sıcak gözle bakamıyorum.Yorgunum...Biliyorum ve hissediyorum.Sanki sırtımda inşaat demirleri taşımışım,kafamın içinde bir anaokulu var ve hep tenefüsteler.Kendimi tekrar ediyorum.Mesela buna benzer bi satırı yine yazmıştım evet tam 21 satır yukarıda.Saydım.Sen sayma.Şu kontrolcü tavrımdan nefret ediyorum.Herkesin nasıl davranması gerektiğine,neye gülüp neye ağlayacaklarına karar vermek çok yorucu.Güven duygum sıfır.Garsonun siparişi tam ve doğru aldığına bile güvenmiyorum.Çünkü seni dinlemiyorlar.Hayır garsonlar değil insanlar.

Tutumlu değilim.Para kullanmasını da bilmiyorum.Bozukları sevmem.Ve de eski paraları.Çok zengin olmak istiyorum.Ama fakir mesleklere gönül veriyorum.Zooloji,topoloji,sismografik,çakmak sanatları öğretmeni olmak isterdim.Kimseye faydası dokunmayan meslekleri seviyorum.Sevildiği için yapılıyolar,ihtiyaç için değil.Hayvanlar bence harika.Bitkiler ise nefis.Fotosentez yapmak ya da eşeyli üremek isterdim.En azından ürerdim.Üremek istemiyorum.Üremek sıkıntı.Çocuk sevmiyorum zaten.Oyuncakları seviyorum.Sırf oyuncak alabilmek için çocuğumun olmasını isterdim.İp atlamayı bilmiyorum ve ortada sıçan oynamayı çok özledim.

Yorgunum...Biliyorum ve hissediyorum.Sanki sırtımda sigaralar söndürmüşler,kafamın içinde gülben ergen konseri varmış gibi.

KEZBAN ÖPER.

7 Kasım 2012 Çarşamba

İçimdeki Emine Beder Çok Derbeder

 ''Sokakta adam,mutfakta ketıl,yatakta çarşaf''

Biliyoruz ki genelde mini mini birler ve çalışkan gayler iyi yemek yaparlar.Çok değil bundan 2 sene öncesine kadar ŞOR TV'de  programı bile vardı mesela ''Yemekteyiz'' diye.Hah o programda her hafta sözde parmağına alyansını takıp ''Ben evliyim ayol karım bilem var hadi kalkıp oryantel yapalım ahahaha'' diye RTÜK baskısıyla hetero taklidi yapan ablalarımızı izledik.Gecenin süprizi olarak çoğu mutlaka bi Türk Sanat Müziği eserini fil sıçarmışcasına çığırdı.Hani belki özene bezene seçtiği ''patateslerim,domateslerim'' diye sahiplenip kucakladığı sebzeler onu birinci yapamazsa bi yapımcı sesini duyup albüm yapar diye.ÇİLEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEE! AĞAĞAĞAYY AĞAĞA ÇİLE BÜLBÜLÜM! (burayı size bırakıyorum adettendir)

YEMEKTEYİZ KEZBAN:
Ben yemek yapmayı bilmiyorum.Ama öyle böyle bilmiyorum yani inanamazsınız.O kadar beceriksizim ki ne zaman mutfağa girsem annem arkamdan koşa koşa gelir ''Söyle ne istiyosun?'' diye sorar.Küçüklüğümden beri çok hadisem var çünkü.Tencereyi ocağa koyup salonda uyuya mı kalmadım,sosisleri yakıp tavayı çöpe mi atmadım....Ne sen sor ne ben söyleyeyim.Ömrümde benden başka mutfak özürlüsü bi insan daha tanımadım,tanımam da.Ama insan büyüdükçe artık kendi karnını doyurabilmek adına bişeyler yapmak istiyo.Hatta bi arkadaşıma gittiğimde utanıyorum lan.Hani bilmemek ayıp değil,öğrenmemek ayıp mantığıyla olaya yaklaştım.Çünkü ben pozitif,yeniliklere açık,sürrealist ve elit bir toplumun yegane temel taşlarından.....amaaaaan ben mutfağa girdim işte amına koyayım!!! Anlatıyorum...

KAP KAÇAK TENCERE BÖLÜMÜ:
Günlerden salı mıydı çarşambayı cumaya bağlayan pazartesi miydi? bilmiyorum ama çok saçma bir gün olduğu kesindi.İşten yorgun argın gelip kıçımı en yakın bi oturağa atmamla gelen ''NE YİCEM:('' sorusu dünyamı karartmıştı.Nefret ediyorum ben ne yiceğimi düşünmekten.Var ya hayatta bir o soruya bir de ''Beni gerçekten seviyor musun Kezban?'' sorusuna tahammülüm yok.İkisine de cevabım ''YARAK'' oluyo.Gayet tutarlı ve mantıklı bi cevap bence.İşte koltukta kıvrım kıvrım kıvranıp mide kanaması geçirirken telefonumla bi yandan annemi aramaya çalışıyorum.Telefon çalıyo çalıyo açan yok.Evde bir lokma aş yok tütmüş bir tencere yok yok oğluy yok yoğğğk.BU ŞARKILAR DA OLMASA TELEFONLAR ÇALMASA! O sırada aklımdan ''Allahım ben şimdi napıcam? Kesin birazdan tansiyonum 6/2 düşücek ve gözlerim kararıcak,daha sonra yavaş yavaş kalp atışlarım yavaşlıcak yüzüm mosmor olucak ayaklarım tutmucak yerde sürüne sürüne dominosu arıcam ve telefonu bi eski sevgilim açıp HAHAHA KEZBAN ÇOK APTALSIN SANA DEĞİL AMERİKANO BİR LOKMA HARDAL BİLE YOK BOKUMU YE diyip suratıma kapatacak ve ben acılar çeke çeke son mide suyumu kusup halının üstünde ölüp gidicem'' şeklinde gerçekçi senaryolar türetiyorum.En sonunda aklıma bir fikir geldi.YEMEK YAPMAK!

Malzemeler:
1 paket Nuh'un angaranın bağları da büklüm büklüm yolları makarnası
1 yemek kaşığı salça
4-5 adet domates
2-3 tane kaslı çocu...öhöm bu buraya nerden karışmış SORİ
ve deee 1 yemek kaşığı yağ
Tuz ,karabiber,nane,kimyon vb.. çeşitli baharatlarla farklı tatlar yaratmak için de hepsinden azcık çay bardağına doldurun.(JÖ MA PİYEĞĞĞ)

Ağzına kadar doldurduğum ketılın ''on'' tuşuna bastıktan sonra serüvenim de başlamış bulundu.Önce domatesleri rendelemeye çalıştım.Yalnız bişey diyeyim bu iş cidden çok zor.Ulan 4 domates rendeleyecem diye kol kasım çıktı yemin ediyorum.Ayh bi de nasıl öyle kilolarca domatesten sos yapar bu insanlar anlamıyorum.O işlem bittikten sonra kalktım kayanayan suyumu tencereye boca ettim.Tuzunu yağını da döktüm tekrar ocağa koydum,ardından da makarnaları boşalttım.Herşey bu noktaya kadar çok güzeldi bence.Hatta bahsettiğim yarışmaya ben katılsaydım o sıralarda ''YHA NE BİLİİİM BEN HAKEDİYORUM BİRİNÇLİĞİ xD SEVDA HANIMI GÖRDÜK MESELA GEÇEN AKŞAM YORGAN ÇORBASI ÇOK SALAKÇAYDI...İÇİNDEN ÖBEK ÖBEK PAMUKÇUKLAR ÇIKTI xD HEE EVET ARPA ŞEHRİYAAA İŞTAAA'' diye yorumlar yapıp neşeli neşeli sırıtırdım.Ama aniden anlam veremediğim bi şekilde makarnalarım Yurtseven Kardeşler gibi kol kola girip yapışmaya başladılar.Kaşıkla bir o kardeşi ayır bir bu kardeşi ayır diye uğraşırken,bi anda rendelediğim o cağnım domateslerimin bulunduğu kaba dirsek attım.Yerler,duvarlar,saçlarım,gözlerim,masalar,sandalyeler o dakika kırmızıya boyandı.Bela okuya okuya rulo havluyla yüzümü gözümü silerken ocağın sönmüş olduğunu fark ettim.Ocağı yakmaya çalışırken de çakmağı musluğun yanına koyduğum için yakamadığımı fark ettim.İçeri gittim sinirle bi çakmak kapıp geri döndüm.Ama bi baktım ki bizim evin neşesi(kedi) kalkmış yerde duran domates birikintisi dilliyo dilberliyo.Sinirden ölmek üzereydim.Anıra anıra kovdum neşe pıtısını mutfaktan.Kalktım yerleri temizledim üstün körü.Sonra tekrar ocağı yakmaya çalıştım.ÇATAAAAK! diye bi sesle geriye doğru kaçıldım.Evet ocak zaten o kadar saat açıkmış yeaaah!O korkuyla hamile olsam çocuğumu düşürürdüm vallaha.O ne biçim efekt lan? En sonunda bi sigara yaktım,mutfakta bağdaş kurup yere oturdum.(evet götüm de domates oldu) Nerde yanlış yaptığımı düşündüm.Tamam sakarlık ta var azcık ama niye bir tencere makarna yapamadım ben? Neden insanlar Beşamel soslu fırında hattori hanzolar pişirirken ben salçalı ve domatesli bir kilo hamur parçasını pişiremedim? Bir keresinde de 1 gece önceden kalma pidelerin kıymalarını elimle sıyırıp tavada ısıtıp sevgilime sos yapmıştım.Yedikten sonra söylediğimde de çok hoş tepkiler almamıştım.Yaratıcı bi yemektii ama anlamadı napalım...Herneyse onları düşündüm.Yanı başımda duran leblebi tabağını elime aldım üç beş leblebi attım ağzıma ''MÜFETTİŞ'' demeye çalıştım.

O sırada kapı açıldı annem elinde torbalarla mutfağa girdi veee ''Hİİİİ NAPTIN SEN BURDA ALLAHIN UĞURUSUZU? İNSAN BENİ BEKLER DE Mİ KEZBAN? SEN BEN ÖLDÜĞÜM GÜN KIÇINA KINALAR YAKIP ZILGATLAR ÇEKE ÇEKE RAHAT EDİCEKSİN.HİÇ Mİ ACIMAN YOK BANA? Bİ DE KALKMIŞ DOLMALIK TENCEREMDE MAKARNA YAPMAYA ÇALIŞMIŞ! SİKTİR GİT BU MUTFAKTAN PİSLİK ÇOCUK!!'' diye inledi.Üstüne de bana koskoca bir ızgara tabağıyla pilavlı börekli bir gece yaşattı.Kalpkalpkalp

Diyeceğim şu ki;Eğer bir gün evime aç gelirseniz umduğunuzu değil,bulduğunuzu da yiyemeyebilirsiniz.Yani tok gelin anacım.Olmadı yoldan bana da almak suretiyle adana dürümlerinizi çantanızda taşıyın.Yoksa açlıktan hep birlikte ölüp,halıya mide suyumuzu çıkarabilirz...

EMİNE BEDER KEZBAN ÖPER:):)

NOT:Ya şu son fotoğraftaki Master Chef yarışmasında adeta bir evlenilecek adam olan Tuğsan'a noldu acaba?Bi bileniniz varsa bana ulaşsın öpt.